SaaS Nedir? Neden Yapılır?

Yavuz Selim Bilgin
4 min readJan 17, 2021

Profesyonel olarak (yani para kazanarak) yazılım geliştirme serüvenim 10 yılı geçti, bu süreçte çok farklı teknoloji ve platformlarda farklı müşterilere onlarca çözüm ürettim. Benim için bu sürecin çoğunluğu hem kod yazarak hem de altyapı, ekip, proje yöneterek geçti. Dönüp baktığımda o kadar işin altından nasıl kalktık ben de hayret etsem de bir çoğu halen hayatta olan ve her gün milyonlarca kişinin ziyaret ettiği güzel projelere imza atmış olmak güzel bir duygu. (Kendime not: neler yaptım diye ayrı bir yazı yaz.)

Bu yazıda SaaS kavramı ürünü geliştiren taraf açısından ele alınmıştır.

SaaS için sözlük tanımı: (Software as a Service — Hizmet olarak Yazılım) Kullanıcıların spesifik bir sorununa (genellikle bulut tabanlı) bir çözüm üretip bunu da aylık/yıllık abonelik bazlı sattığınız zaman SaaS oluyor. Genelde ücretsiz planları da olan SaaS yazılımlarına abone olup kullanmaya başlamak genelde 1 dakikadan az sürüyor. Kurumsal yazılımlardan temel farkı bu. Bunun yanında PaaS, IaaS gibi ilgili farklı servis modelleri de var. Dilerseniz Tea as a Service bile yapıp, ofiste aylık çay aboneliği satabilirsiniz. Bu zaten var değil mi?

Ancak bir takım sebeplerden dolayı radikal bir karar vererek tamamen farklı bir iş modeline yöneldim ve bu şekilde de yaklaşık bir seneyi doldurdum. İşte yola çıktığım sorun ve çözüme dair düşüncelerim:

Soruna dair:

  • Yaptığımız tüm projeler ya bir müşterinin sorununa çözüm üretiyor, ya da var olan bir ürün üzerinden müşterinin ihtiyaçlarına göre özelleştiriliyordu. Bu bir iş modeli ve bu modelle gayet güzel para kazanabilirsiniz, ancak müşteri sayınızı arttırmak için ekibinizi de yaklaşık aynı oranla büyütmeniz ve yaşamak için sürekli yeni işler almanız gerekiyor, bunun da hem maddi hem manevi sınırları var.
  • Yukarıdaki modelle iş yaptığınızda, yani hizmet firması olduğunuzda müşterilerin sonsuz istekleriyle baş etmek durumundasınız. A firmasına aylık X adam/gün yazılım geliştirme hizmeti veriyorsunuz, tabi ki belli bir alanda olmak üzere tüm istekleri almalı, analiz etmeli, yeri geldiğinde tartışmalı ve yerine getirmelisiniz. Çünkü o firma içeride bir ekip kurmak yerine işi size “outsource” ediyor. Siz o firmanın yazılım departmanı gibisiniz. Bu noktada bu işi yönetmek, sınırları çizmek çok zor. Ayrıca bu “çok pahalı” olması gereken bir iş modeli, dünyada da öyle ama maalesef ülkemizde durum her zaman öyle olmuyor.
  • Diğer bir sorun ise teknik borcun sürekli artması. Şirkette geliştirdiğiniz ve bakımını yaptığınız 10, 20, 30 proje olmasının ne demek olduğunu en iyi yaşayanlar bilir. Her proje için ayrı geliştirici ya da takım istihdam edemediğiniz için (etseniz güzel olur tabi) geliştiricilerin odaklanması da zorlaşıyor. Aynı şekilde bu projelerin sunucu, altyapı vs. konuları, en önemlisi de kurumsal hafızasını yönetmek kolay bir iş değil.
  • Neden kısmında bir solukta 50 madde daha yazabilir ya da sabaha kadar konuşabilirim ama şimdilik bu kadar yeterli. Tekrarlayacak olursam, bu bir iş modeli, bu modelle çalışan ve başarılı olan bir çok kişi/firma var, ben de tekrar bu modelle bir iş yapabilirim. Dolayısıyla bu kötü o iyi demiyorum. Tamamen şartlar ve tercih meselesi.

Çözüme dair:

  • Çözüm öncelikle ürün yapmakta. İlk etapta “as a service” kısmına girmeyebilirsiniz. En iyi yaptığınız işi seçip bunu ürünleştirebilirsiniz, ürünleştirmek demek kodun her müşteri için değişmemesi, tekrar derlenmemesi demek. Yani bir kere yaz “n” kere dağıt. (multi tenant architecture)
  • Ürünü yaptıktan sonra uygun bir fiyata olabildiğince çok insana satmalısınız, bunun için de pazarlama faaliyetlerine başlayacaksınız. Belli bir noktada pazarlama giderleri teknik giderlerinizi geçebilir/geçecektir.
  • Teknik + pazarlama operasyonunuzun giderini karşılamak için belki 10 belki 100 ya da 1000 ücretli kullanıcıya ihtiyacınız olabilir, bu kadar ücretli kullanıcı için muhtemelen x10 ücretsiz plan kullanıcınızın olması gerekecek. Uzun süre ayakta kalmak için bu hesabı iyi yapmalısınız çünkü ben ürünü açtım, milyonlar akın etti diye bir durum maalesef ki yok.
  • Odaklanmanız gereken en önemli nokta yeni müşteriler kazanırken elinizdeki müşterileri de koruyabilmek. Aylık 10 USD ‘ye sattığınız bir servise her ay 10 yeni kulanıcı bulabilirseniz bir yıl sonunda toplam 120 ücretli kullanıcınız olacaktır. Hesaplaması kolay ama gerçekleştirmesi o kadar kolay olmayabilir.
  • Bilmediğiniz, sadece uzaktan fikir sahibi olduğunuz alanlardan uzak durmalısınız. Tercihen kendi ihtiyacınız da olan, en fazla 2–3 ayda yayına çıkabileceğiniz bir ürün olması hayati öneme sahip.
  • Çok inandığınız 12 aylık bir projeyse de 2şer aylık fazlara bölüp mutlaka en kısa sürede ilk fazını yayınlayın. Her şeyin mükemmel olmasına gerek yok, düzgün bir landing sayfası ve çözülen bir problem yeterli. Ödeme ve fatura işlerini bile sonradan ekleyebilirsiniz. Zaten ilk gelen müşteriler ücretsiz sürümü kullanacaklar.
  • Küçük düşünün. Bugün çok büyük olan bir çok ürünün ilk versiyonlarını hatırlıyorum, hiçbiri mükemmel değildi, çok büyük değildi. Whatsapp’ın ilk versiyonu milyarlarca mesajı kaldırabilir miydi? Hiç sanmıyorum. Artık klişe oldu ama çıktığınız ilk versiyondan utanmıyorsanız üzerine çok uğraşmışsınız demektir.
  • Sabır ve sebat önemli, çıktığınız ilk ürün başarısız olabilir, ikinci de olabilir hatta üçüncü de. Hepsi de başarısız olabilir. Onun için tüm kurşunlarınızı atmayın. Eğer ücretli çalışıyorsanız işinizden hemen ayrılmayın. Serbest çalışıyorsanız diğer işlerinize devam edin. Eğer bankada yeterli paranız ya da sizi finanse edecek bir aile işiniz vs. yoksa okyanusa atlamayın. İlk faturayı kesmeyi ya da yatırımı almayı bekleyin.
  • Global düşünün dememe gerek bile yok sanırım. Eğer çok önemli bir lokal problemi çözmüyorsanız ürününüz global olmalı, ama bu ilk müşterilerinizi çevrenizden edinmenize engel değil. Mevcut kurlarla zaten bu işteki en büyük motivasyon döviz kazanmak. 10 USD ile de başlasanız bu bir gün 10.000 USD olmasına engel değil, en büyük yolculuklar bile bir adımla başlar.
  • En önemli tavsiyem: “bir an önce yapın”. Yoksa o müthiş fikirlerinizin başta siz olmak üzere kimseye faydası olmaz. Bir şeyleri yaptıktan sonra muhtemelen neden daha önce yapmamışım diyeceksiniz.
  • Ve son olarak, girişimci olmak zorunda değilsiniz. Moda olduğu için girişim/ürün yapmayın. Ücretli çalışarak da güzel para kazanabilir, mutlu olabilirsiniz. Yukarıda yazdıklarım zaten girişimci olan ya da bu yola girmeye karar verenler için tavsiyelerimdir. Dipnot olarak belirtmek istedim.

Umarım faydalı bir yazı olmuştur, bu konuda yazacağım bir sonraki yazıda ilk SaaS ürünümüz olan https://statmetric.com/’un hikayesinden bahsedeceğim. Takipte kalın.

--

--

Yavuz Selim Bilgin

engineer, entrepreneur, petrolhead, co-founder & ceo @storespynet